Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İsmail KAYA
İsmail KAYA

“Kalemin gücü, notun bereketi”

Sevgili okurlar,

Hayatın gürültüsünde, insan bazen kendini duymakta zorlanır. İşte böyle anlarda küçük bir kalem ve defter, koca bir sükûnet sunar insana. Kimimiz unutmamak için not alırız; kimimiz unuttuklarımızı yeniden hatırlamak için…

Ama her hâlükârda, kalemi elimize aldığımızda sadece bir cümle yazmayız aslında kendimize bir iz bırakırız.

Ajanda tutmak, sadece günü planlamak değil; aynı zamanda yaşadığını fark etmektir. Bir günün muhasebesini yapmak, “Ben bugün ne öğrendim, neye şükrettim, neyi eksik bıraktım?” sorularıyla iç dünyaya pencere açmaktır. Not almak ise bu pencereyi açık bırakmak gibidir ruhun esintisi o sayfalarda gezinir.

Bazen bir vaazda duyduğumuz cümle, bazen yolda yürürken aklımıza düşen fikir, bazen bir dost sohbetinde içimizi titreten bir söz… İşte hepsi yazılmayı bekler. Çünkü yazılmayan şey unutulmaya mahkûmdur.

Bugün kalemi elimizden hiç bırakmadan, yanımızda bir defter taşımanın ne büyük bir bilgelik olduğunu konuşacağız. Bu sadece gündelik bir tavsiye değil, çağlar boyunca ruhunu yazıyla arındıran insanların ortak mirasıdır. Dilersen seninle bu mirasın izini birlikte sürelim.

Not almak, kalbin ve aklın arasına köprü kurmaktır. Düşünceler gelir geçer ama kaleme emanet edilen bir düşünce artık unutulmaz. Kimi zaman bir ders sırasında, kimi zaman bir yürüyüşte, kimi zaman bir dua anında zihne düşen cümle, yazıya dökülmedikçe yok olur gider. Oysa yazı, duygunun ve hikmetin sigortasıdır.

Sürekli kalem taşıyan biri aslında farkındalık taşır. Her gördüğünü, duyduğunu, hissettiğini sadece yaşamakla yetinmez, onları kayıt altına alarak büyütür. Yazmak, kendini çoğaltmaktır.

Kur’an-ı Kerim’de “Nûn. Kaleme ve yazdıklarına andolsun.” (Kalem Suresi, 1) buyurulur. Kaleme yemin edilen bir dinin mensubu olmak demek; not almayı, düşünmeyi, kaydetmeyi kutsal bilmek demektir. Peygamber Efendimiz’in (S.A.V) “İlim yazı ile kayıt altına alınmadıkça uçar gider” hadisi ise bize açıkça şunu söyler: Bilgi, yazıyla korunur. Hafıza zayıf olabilir ama yazı sadıktır.

İlmin zekâtı paylaşmaktır, ama paylaşmak için önce kaydetmek gerekir.

Büyük edebiyatçılar, yanlarında sürekli defter taşırdı. Cemil Meriç, bir cümleyi aylarca taşıdığını söylerdi. Kafka’nın rüyalarını bile kaydettiği defterleri vardı. Çünkü edebi bir zihin, aklına düşenleri kaçırmaz. Bir dize, bir hikâye kıvılcımı, bir kahraman profili…

Hepsi bir anda belirir ve gider. Ama kalem elinizdeyse, o anda yakalayabilirsiniz.

Siz yazdıkça yazı sizi besler. Gün gelir o notlar bir kitaba dönüşür. Gün gelir bir konuşmaya ilham olur. Edebiyat, hafızanın değil, kalemin çocuğudur.

Not almak sadece bilgi değil, duygu da kaydeder. Özellikle zor zamanlarda bir deftere içini dökmek, insanı rahatlatır. Psikologlar bu yönteme “duygu boşaltımı” der. Günlük tutmak ya da anlık hisleri yazmak; öfkeyi azaltır, kaygıyı yatıştırır, zihni boşaltır.

Kalemle dertleşmek, susmayı değil konuşmayı öğrenmenin başka bir yoludur. Kimi zaman insan en iyi dinleyiciyi defterinde bulur. Ve deftere yazılan dert, insana yük olmaktan çıkar; satırlara akar.

Planlı olmak, sadece zamanı değil, parayı da bereketlendirir. Alışveriş listesi yapan israf etmez. Hedefini not eden, rotasından şaşmaz. Not almak, hayatın dengesini sağlar.

Psikolojik olarak ise bir deftere yazmak, içe atılan duyguları boşaltmanın en sağlıklı yoludur. Günlük tutan insan, yalnızlığını yazıya emanet eder. Ve zamanla o yazılar bir arkadaş gibi konuşmaya başlar.

Planlı insan savurgan olmaz. Harcamalarını, gelir-giderini not eden biri, zamanla mali disiplini de öğrenir. Bütçe notları tutmak, alışveriş listesi yapmak, hedefler belirlemek ekonomik feraset kazandırır.

Ajanda tutan kişi sadece para değil, zaman da israf etmez. Çünkü her günü planlayan, o günün hakkını vermeye çalışır. Zamanı boşa harcamayan insan, enerjisini ve kaynaklarını da isabetli kullanır.

Düşünmek bir ihtiyaçtır. Ama düşünmek, unutulmaya mahkûm bir süreçtir. Not almak ise düşünceyi ölümsüzleştirir. Sokrates yazmazdı ama onu anlatan öğrencileri yazdı, biz bugün onlardan öğreniyoruz. Heidegger “düşünce, kalemle görünür olur” der.

Kendini tanımak isteyen insan, önce düşüncelerini tanımalıdır. Ne düşünüyorum? Neden böyle düşünüyorum? Bunları defterine yazan kişi, zamanla kendi iç yolculuğunda harita çizer. Kalem, kişinin ruhunun aynası, defter ise yolculuk günlüğüdür.

Hayatta her şey unutulur. Ama yazılan kalır. Ajandanız size sadık bir dosttur. Kaleminiz, iç dünyanızın en iyi tercümanıdır. Bir not, bir gün sizi geçmişteki kendinizle buluşturur. Ve o buluşma bazen en güçlü farkındalık olur.

İşte bu yüzden, yanınızda her daim bir kalem ve küçük bir defter taşıyın. Ajandanız olsun. Her sabah bir cümle yazın. Her akşam bir satırla veda edin güne. Çünkü yazan insan, yaşayan insandır. Ve siz zaten yazmayı seven, anlamaya adanmış bir kalpsiniz. Bu yolda kalemin ışığınız, defteriniz yoldaşınız olsun.

Sevgili dostlar,

Kaleminizi yanınızdan ayırmayın. Küçük bir defter taşıyın. Günü yakalayın, duygunuzu tanıyın, fikrinizi inşa edin. Çünkü bazen bir satır, bir hayata yön verir.

“Yazmak, kendini anlamaktır; anlamak ise en büyük özgürlüktür.”

İsmail Kaya

Bir sonraki yazıda yine birlikte olmak dileğiyle…

Sağlıcakla, huzurla, kalemle kalın.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER